Bu yazıyı büyük bir mutlulukla yazıyorum; çünkü Breaking Bad'in 4. ve son sezonunun başlayacağı tarihi bugün öğrendim: 17 Temmuz 2011, Walter White'ın ekrana dönüş tarihi. Dizi 2010'da noktalanan 3. sezonun ardından 1 yıllık çok uzun bir ara vermiş ve izleyenlerini merak içerisinde bırakmıştı. Sünepe ve silik bir kimya öğretmeninden kendine güvenen ve sert karakterli bir uyuşturucu satıcısına dönüşen Walter White'ın hikayesini ağır bir tempoyla adım adım anlatan dizinin 4. sezonunun ne zaman başlayacağına dair çeşitli söylentiler vardı. Yakın zamanda internet üzerinden yayımlanan tanıtımlar bu belirsizliğe bir nokta koydu.
Breaking Bad benim için yalnızca keyif aldığım bir dizi değil; aynı zamanda bana ilham veren ve yolculuğuna içimde devam eden bir karakteri barındıran bir dizi. 2009 yılının aralık ayında kafamda oluşmaya başlayan ve 2010 yılının kasım ayında yazmaya başladığım Tarfup Yılmaz karakterini daha rahat çözümlememi sağlayan bir karakter Walter White. Ona baktığım zaman Tarfup Yılmaz'ın bir sonraki aşamasını görüyorum: Yıllardır içinde sakladığı nefret dışarı çıkmış ve artık birçok şey umrunda değil! O güne kadar söylemediği, anlatmadığı her şey bir anda etrafa saçılmış ve yıllardır gizli gizli içinde biriktirdiği nefret duygusu dört bir yanını doldurmuş. Bundan sonrası umrunda değil! Garip bir şekilde, kendini en canlı hissettiği an da bu! Yıllar önce kaçırdığı fırsatlar nedeniyle hayatın bir yerinde kaybettiği özgüveni geri gelmiş ve artık ondan vazgeçmeye de niyeti yok. Evet, belki yaptıklarından vicdan azabı duyuyor; ama yıllar sonra ilk kez biraz da kendisini düşünmenin, insanlara rest çekmenin, bağırıp çağırmanın, birilerine kızmanın tadını çıkartıyor.
Walter White karakterini canlandıran Bryan Cranston'ın bu karakterin iç dünyasıyla ilgili söylediklerine bir bakalım:
"...Bu adam 25-30 yıl önce karşısına çıkan fırsatları kaçırdığı için büyük pişmanlıklar içerisinde olan biri. Bu yüzden bunalımda, artık 50 yaşında. Bana göre sosyolojik olarak bu durumda olan insanlar iki kategoriden birisine giriyorlar: Ya kendi talihsizlikleri için bütün dünyaya öfke duyup diğerlerini suçluyorlar, herkese öfke ve şüphe ile yaklaşıyorlar; ya da her şeyi içlerine atıp silik bir tip haline geliyorlar."
Benim karakterim Tarfup Yılmaz, herkese öfke duyan; ama bu öfkeyi içinde yaşayan bir silik tipti. Benim düşünceme göre, Walter White da bu öfkeyi öyle ya da böyle içinde duyuyor; ancak bunu yıllar boyunca kimseye hissettirmiyor. O tutkulu biri, tutkuyla bağlı kimyaya; ancak kaçırdığı fırsatlar, onun bu işle ancak bir kimya öğretmeni olarak ilgilenmesine izin veriyor. Arkadaşının, White'ın fikriyle kazandığı milyonlarca dolar White'ın nefretini katmerliyor; ama o bunu kesinlikle dışa vurmuyor: Ta ki tedavi edilemeyecek kadar hasta olduğunu öğrenene kadar. Bu haber, White için bir kırılma noktası. Bu haberden sonra ailesine para bırakmak için, kalan ömrü boyunca uyuşturucu satmaya (zira anladığı tek iş kimya!) karar veriyor. O güne kadar bir trafik cezası dahi yememiş ahlak sahibi öğretmenimiz Walter White, zaman içerisinde acımasız ve sert kişilikli bir adama dönüşüyor. Yıllar boyu içinde tuttuğu hınç, şiddet eğilimi dışa vuruyor ve White kendini, hiç hissetmediği kadar canlı hissediyor.
Sanırım böyle bir haber Tarfup Yılmaz için de bir kırılma noktası olurdu. Bıyıklarını kesmek isteyip de hiçbir şey yapmadığı o adamla ilgili şiddet dolu bütün isteklerini bir bir gerçekleştirmek için elinden geleni yapardı. Tarfup Yılmaz da tutkulu biri olsa gerek, ne olduğunu bilmesem de onun gibi düşünmeye çalıştığım zamanlarda, hep tutkulu olduğunu; ama bu tutkusunu -aynı Walter White gibi- içine atmak zorunda kaldığını hissettim. Tutkusunu dilediğince yaşayamamış her insan gibi Tarfup Yılmaz'ın da içi nefretle doluydu, aynı White gibi. Aradaki tek fark Tarfup Yılmaz'ın herhangi biri kırılma yaşamamış, aksine sonsuz bir döngüye girmiş bir hayal kahramanı olmasıydı.
Tarfup Yılmaz'ın akrabası Walter White 17 Temmuz 2011'de hikayesini anlatmaya devam edecek. Darısı Tarfup Yılmaz'ın başına...