12 Mayıs 2011 Perşembe

Live At Wembley Stadium

"Senin için en önemli 5 albümü söyle!" deseler Queen'in Live At Wembley Stadium albümünü tereddüt etmeden listeme alırım. 12 Temmuz 1986'da Wembley Stadyumu'nda verilen bu konser, bir rock grubu konserinin nasıl olması gerektiği konusunda ders gibidir adeta. Freddie, stadyumu dolduran binlerce kişiyi avcunun içine alır, DVD'sini izlerken dahi Mercury'nin o bitmek bilmeyen enerjisinden bir parça olsun nasiplendiğinizi fark edersiniz. 2,5 saat kadar süren konser boyunca Queen sizi tüm dertlerinizden arındırır, etrafınızı sarar ve sahnedeki dört kişilik müthiş eğlenceye sizi de katar.

Wembley, sonrasında bütün bir konsere yayılan müthiş bir enrejiyle açılır: Sahneye One Vision'la fırtına gibi çıkarlar ve hemen ardından Tie Your Mother Down ile hard rock çaldıkları ilk dönemlerine dönerler. In The Lap Of The Gods'ı ve Seven Seas of Rhye'ı çaldıktan sonra Tear It Up'la devam ederler konsere. Belki de saatlerdir onların sahneye çıkmasını bekleyen kalabalığın o birikmiş enerjisini bu şarkılarla bir anda yakalayıverir Queen. Bu hard rock girişten sonra A Kind Of Magic albümüne adını veren parçayı ve The Game albümünün popüler parçası olan Another One Bites The Dust'ı çalarak 80'ler ruhunu yakalarlar. Queen, Dire Straits'le birlikte 80'leri en çok etkilemiş gruptur desek herhalde abartmış olmayız. Who Wants to Live Forever ile seyirciyi biraz dinlendirip, I Want To Break Free ile tekrar tempoyu yükseltirler. Impromptu Freddie'nin ses aralığını gösterdiği bir vokal gösterisiyken Brighton Rock Solo, Brian May'in gitaristliğinin bir özetidir adeta (May'i en sevdiğim gitaristler listesinde ilk 10 içerisine alabilirim. Yıllarca tek gitar olmak zorunda olduğu için kendine has bir tekniği vardır. Queen'i özel yapan etmenlerden biri vokal yapısıysa diğeri de Brian May'in şiir gibi gitar çalışıdır.) Ayrıca bu solo bir anlamda konseri ikiye böler, Freddie, John ve Roger için dinlenme zamanıdır! Now I'm Here ile gösteri tekrar başlar ve bu parçanın bitimiyle konserin akustik kısmına geliriz: Love Of My Life, Is This The World We Created?... Bu akustik kısım Tutti Frutti'nin son kısmında biter ve Queen tekrar enerjiyi yükseltmeye başlar. Konserin kapanışı ise bir Queen klasiğidir: We Will Rock You, Friends Will Be Friends, We Are The Champions, God Save The Queen

Wembley konserinin parça sıralamasını incelediğimiz zaman Queen'in büyük konserleri neden bu kadar sevdiğini anlarız: Birkaç parçayı hariç tutarsak -ki onlar da konserdeki dinlenme noktalarıdır- enerjinin çok yüksek olduğu bir set list ile çıkarlar konsere. Queen, bir stadyumu hıncahınç doldurmuş binlerce insandan sahneye akan enerjiyi bu parçalarla göğüsler. Bu konserde asıl sevdiğim yan şudur: Yukarıda da bahsettiğim gibi, Queen 4 kişilik bir eğlenceyi binlerce kişiyle paylaşır. Dertleri dünyayı değiştirmek değil 2.5 saatlik de olsa insanları tüm sıkıntılarından çekmek ve bu müthiş eğlenceye dahil etmektir.

Mercury konseri sonlandırıyor
Queen frontman eksenli gruplara tipik bir örnektir: Bu büyük eğlencenin lokomotifinin Freddie Mercury olduğu ilk anda anlaşılır.  Freddie, sahnede oradan oraya koşturarak, kimi zaman sert emirler vererek, kimi zaman "Deeeeeee ROP!" sesleriyle küçük oyunlar oynayarak, kimi zaman bir orkestra şefi gibi binlerce kişilik bir seyirci korosunu yöneterek, kimi zaman kıçını gösterip "Onlar buralarından konuşuyorlar!" deyip Queen'in dağılma söylentilerini yalanlayarak ve sonunda da bu eğlenceye katılan herkese teşekkür ederek daimi bir iletişim halindedir seyirciyle. Jestleri ve mimikleriyle de sürekli olarak seyircinin enerjisini yüksek tutmayı bilir. Bu anlamda Freddie, elindeki ürünü nasıl pazarlayacağını çok iyi bilen, ürününü tanıyan ve ağzı çok iyi laf yapan bir satıcı gibidir. Tüm konser boyunca parçaların her birini seyirciye satar. Gözleriyle sürekli seyircinin enerjisini, eğlenceye katılıp katılmadıklarını takip eder. Live At Wembley Stadium, bu anlamda "Bir frontman nasıl olmalı?" sorusuna bir yanıttır.

Akustik bölümden bir kare
Konserde sevdiğim bir diğer unsur ise Love Of My Life ile başlayan ve 15 dakika kadar süren akustik kısımdır.  Binlerce kişinin hayran hayran seyrettiği bir grup değildir bu kısımda Queen, seyirciyle arasındaki mesafe tamamen yok olur. Bu kısımdaki hava bir stadyum konserinden ziyade uzun zamandır bir araya gelmemiş arkadaşların beraber şarkı söyleyip eğlenmesi gibidir. Queen konserlerinin diğer grupların konserlerinden en büyük farkı da budur sanırım. Seyirciyle aralarına bir set çekmezler, sürekli olarak onu eğlencenin içinde tutarlar. Queen konserlerinde seyirci, adeta grubun bir üyesi gibidir. Another One Bites The Dust gibi parçalara baktığımızda, bunun özellikle yapılmış olduğunu görürüz: Queen, konserlerde seyirciyle diyalog kurmak için parçaya boşluklar katmıştır. Albümdeki versiyonunda düz bir davul yürüyüşünün olduğu kısmı, konserlerde Freddie Mercury seyirciyle bir atışma haline getirir. Seyirciyle sürekli diyalog, Queen konserlerinin en büyük tılsımıdır.

Live At Wembley Stadium, Queen'in son turnesinin dev konserlerinden biridir. Bu konserde enerjiden yerinde duramayan Freddie Mercury daha sonra AIDS'e yakalanacak ve 5 yıllık bir mücadeleden sonra 24 Kasım 1991'de hayata veda edecektir. Queen bu süre içerisinde iki albüm daha yayınlar; ancak bir daha turneye çıkamaz -Paul Rodgers ile çıktıkları turnedeki kadroya "Queen" demek ne derece doğrudur?-

 Yazıya başlarken de söylediğim gibi, "Bir rock konseri ve frontman nasıl olmalıdır?" sorularının yanıtıdır Live At Wembley.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder